Gökhan Güler

Herhangi bir konuda tavır, tutum ve davranış ortaya koyabilme iradesine niyet denir. Bir işe kalkışılacağında önemli olan iyi niyetin bulunup bulunmadığıdır. Rum tarafının Kıbrıs konusunun çözülmesi için acaba ’’niyeti’’ var mıdır? Yok mudur? Esas meselenin özü budur. 1968 Yılından buyana Kıbrıs konusunun çözülebilmesi için sayısız görüşme ve müzakereler yapılmıştır. 48 Sene içinde artık konuşulup tartışılmayan bir şey kalmamıştır. Kıbrıs Türk tarafı, uğramış olduğu her türlü haksızlığa karşın, bugüne kadar yapılan tüm müzakerelerde Birleşmiş Milletler’in ortaya koyduğu çözüm önerilerine olumlu ve pozitif şekilde yaklaşarak ‘’evet’’ diyen taraf olmayı tercih etmiştir. Kıbrıs Rum kesimi ise bilindik uzlaşmaz tavırları ile bugüne kadar bir anlaşmaya yanaşmayarak, Kıbrıslı Türklerle ortak bir geleceği paylaşmayı ‘’reddeden taraf’’ olmayı seçmiştir. New York Zirvesinin ardından liderler arasında sürdürülen yoğunlaştırılmış müzakere süreci devam etmektedir. Acaba Rum hal

Türkiye ile KKTC’nin enerji alanında atmış oldukları adımlar ve yapmayı planladıkları hamleler göz kamaştırıyor. Türkiye’den denizin altından su geldi, geliyor, gelecek derken evlerimizde kullanılmaya başlandı bile. Sıra suyun tarım sektörüne yeni hatlar ile ulaştırılmasına geldi. Umarım en kısa sürede tarımcımız bu suya en uygun şartlarda kavuşur. Bu noktada en hassas konu sulama stratejimizin içeriğidir. Hangi bölgeye ne ekileceği, ne kadar suya ihtiyaç duyulacağı ve alınacak olan verim durumudur. Tuzlanma ve çoraklaşma dikkat edilmesi gereken konuların başında gelmektedir. Suyun ekonomik kullanımı ve ekilecek ürün yelpazesinin seçimi de ayrıca önemlidir. Türkiye’nin bu konuda önemli ölçüde bilgi birikimi ve tecrübesi olduğu bilinmektedir. Türkiye’de bulunan ilgili kurum ve kuruluşların tecrübelerinden yararlanabilmek için gerekli adımlar geç kalınmadan atılmalıdır.     23. Dünya Enerji Kongresi’nde TC Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ile KKTC Enerji ve Ekonom

Mütekabiliyet , ülkeler arasında karşılıklı olma durumunu ifade eden diplomatik bir terimdir. Devletlerarasında bulunan ilişkilerde maruz kalınan davranışa aynı şekilde karşılık verme prensibidir. Ne acıdır ki Kıbrıs’ta Rum tarafı ile Türk tarafı arasında sağlıklı bir mütekabiliyet durumu olduğunu söyleyemeyiz. Rumlar sınır kapıları açıldıktan sonra elde ettikleri imkân ve imtiyazların karşılığı olarak Kıbrıs Türklerine aynı imkân ve imtiyazları halen daha vermemek için direnmektedir. Ve bu durum yıllardır adaletsiz bir şekilde sürmektedir! Kıbrıs Türk Tarafı olarak son yıllarda sanki de bir suç, kabahat işlemişiz de kendimizi affettirebilmek adına alttan alan, şirinlikler yapmaya çabalayan bir görüntü veriyoruz! Türk tarafı olarak ne zaman ve kime karşı bir suç ya da kabahat işledik? Böyle bir durum yok. O zaman neden suçluymuşuz gibi davranıyoruz? Müzakere süreci bir taraftan yoğunlaşarak devam ederken, diğer taraftan Rum tarafı Ada etrafında hidrokarbon aramaları yapılm

Sene başından buyana birçok yazımda enerji konusunun farklı boyutlarına dikkat çekmeye çalıştım. Rum tarafının 28 Ocak 2016’da İsrail ve Yunanistan ile su kaynaklarının yönetimi, hidrokarbon ve elektrik enterkonnekte sistemi için antlaşma imzaladıklarını, yine aynı doğrultuda pek çok bölge ülkesi ile de enerji konusunda anlaşmalar imzalamaya devam ettiklerine işaret ederek, KKTC olarak bizim bu konuda neler yaptığımızı sorgulamaya çalışmıştım. İlerleyen süreçte ilk olarak göreve gelir gelmez Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün basına verdiği ilk demecinde Türkiye’den getirilen Su’yun ardından Enterkonnekte Kablo ile Elektriğin getirilmesi için gerekli adımların atılacağını ifade etmişti. Hemen ardından Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş'ın da Hidrokarbon(doğalgaz) Boru Hattı Projesi’nin gündemde olduğunu ifade etmesi bu anlamda memnuniyet verici gelişmeler olmuştu… Rumlar, 1964’den bu yana gasp ettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ve dolayısı ile tüm adayı hala kendilerine ait görme