Kayıtlar

Şubat, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Diplomaside neden istediğimiz sonuçları alamıyoruz?

Kıbrıs Türküne siyasi eşitlik ve dönüşümlü başkanlığı vermemek için müzakere masasında köşeye sıkışarak Rum Ulusal Konseyi ve Rum Temsilciler Meclisi ile birlikte önceden kurguladıkları Enosis senaryosunu hayata geçiren kim? Anastasiadis. Diplomatik teamülleri alt üst ederek müzakere masasını kapıları çarparak terk eden kim? Anastasiadis. Asli unsur Rumlar, azınlık olan Kıbrıs Türkleridir diyen kim? Anastasiadis Enosis’e ulaşmak için biz mücadele ettik, siz kazançlı çıktınız diyen kim? Yine Anastasiadis. Sonra da müzakere masasını terk etti diye Akıncı ve Kıbrıs Türk tarafı suçlanacak öyle mi? Buradan da anlaşılacağı üzere konumuzda ne kadarda haklı olursak olalım, diplomasinin gereklerini tam olarak yerine getirmediğimiz için arzu ettiğimiz sonuçları elde edemiyoruz. İngiltere’de Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık görevlerinde bulunan Sir Anthony Eden emekli olduktan sonra kaleme aldığı hatıralarında,  ’’1956’da Amerikalı devlet adamlarına Kıbrıs’ta Türklerind

Anastasiadis’in Enosis stratejisi!

Anastasiadis ve Rum Ulusal Konseyi müzakere sürecini krize sokacağını bile bile neden birden bire tahrik edici şekilde ’’Enosis’’ hamlesinde bulunma gereği hissetmiştir? Bu durumu doğru şekilde analiz edemezsek, Rum tarafının ne yapmaya çalıştığını da doğru biçimde anlayamayız! Joseph Nye, günümüzde uluslararası ilişkilere yön veren “yumuşak güç” (soft power) ve ’’akıllı güç’’ (smart power) stratejilerini geliştirmiş önemli bir beyindir. Nye’nin geliştirmiş olduğu strateji ile askeri güce dayanmadan da hedef kitlelerin ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel kampanyalar yürütülerek de kazanılabileceği ispatlanmış bir gerçektir. Sosyal medyanın günümüzde bu ölçüde güçlenmesi, Twitter ve Facebook üzerinden hedef kitlelerin düşüncelerini şekillendirme operasyonlarının bu ölçüde artmasının nedeni de buradan ileri gelmektedir. Öyle ki bu anlayışı benimseyen bazı devletler ’’stratejik hedeflerine’’ ulaşabilmek için bazı medya kuruluşlarına ve gazetecilere yüklü miktarlarda bağışlar

Sevgililer günü ve kaybolan değerlerimiz!

14 Şubat sevgililer günü kapitalist sömürü düzeninin dayatması sonucu sevgiliye pahalı hediyeler sunarak ’’Sevgi ve Aşk’ı’’ 365 gün içerisinde 1 güne sıkıştırarak kutlama günü! Kapitalist sömürü düzeni gün geçtikçe hayatımıza çok daha fazla biçimde müdahalelerde bulunarak değerlerimizi tüketmeye son sürat devam ediyor!   Toplumsal hayatımızda son yıllarda en çok erozyona uğrayan değerlerimizin başında ’’sevgi, saygı, hoşgörü ve tahammül’’ gelmektedir. Bizler bizi yapan değerlerimize sahip çıkamadıkça onların yerini ne yazık ki sertlik, kavga, kutuplaşma,  kin, öfke, nefret,  intikam, tahammülsüzlük, saygısızlık, bencillik ve özellikle oportünist çıkarcı yaklaşımlar almaktadır.     Toplumsal değerler, binlerce yıl içerisinde ortaya çıkmaktadır. Toplumsal değerler, toplumu birliktelik içerisinde tutan çimento gibidir. Çimento aradan çekilecek olursa o toplum dağılır… Değerlerimizde, örf, adet ve kültürümüzde, Hoca Ahmed Yesevi, Mevlana, Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emre’nin sev

Halkımızın geleceğini düşünmek bencillikse ’’ evet arkadaş ben bencilim!’’

Mevzu Kıbrıs Ada’sı ve halkımızın geleceği ise ’’Kıbrıs Türk Halkı’nın geleceği her türlü çıkar ve menfaatten daha üsttedir!’’ Cenevre Zirvesi sonrasında Akıncı’nın halkı ’’çözüm isteyenler ve çözümü kendi bencil çıkarlarına uygun görmeyenler!’’ olarak kategorize etmesi son derece yanlış bir sınıflandırma olmuştur! Müzakere süreci ile ilgili olarak gündeme gelen eleştiriler anlaşılan o ki Akıncı’yı oldukça tedirgin etmiştir! Annan Planı sürecinde de endişe ve kaygıları bulunan insanların düşünceleri baskı altına alınarak susturulmak istendiğinde hatırlanacağı üzere ’’barış karşıtı’’ tabiri kullanılmıştı! Varoluş ve özgürlük mücadelemiz neticesinde kurduğumuz KKTC Devleti’nin ve Kıbrıs Türkü’nün bu Ada’da sonsuza kadar azınlık durumuna düşmeden özgürce, başı dik, güven, huzur, barış ve refah içerisinde yaşaması için endişe ve kaygı duymak bencillikse, evet arkadaş ben bencilim! Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğünün ve Türk Askeri’nin Ada’daki varlığının sula